Beden temelli ayrımcılık

İnsanlar ya da yapılar ve medya sizi bedeninizin olduğu haliyle doğru olmadığına ikna ettiğinde bedenle ilgili ayrımcılıktan ya da bedencilikten söz ederiz. Çok şişman, çok zayıf, çok büyük, çok küçük, düzgün biçimli değil, kusursuz değil.

Özellikle yüksek vücut ağırlığına sahip kişiler günlük yaşamda, örneğin trende, büfede, spor yaparken veya ilişkilerinde değersizleştirme, önyargı ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Oysa vücutlarımız birbirinden çok farklıdır ve ne kadar az ya da çok yediğimizin, ne kadar sportif ya da sağlıklı olduğumuzun bir göstergesi değildir. Ve ne olursa olsun, herkes kendisi için iyi olan kadar yemelidir!

Ne yazık ki kız çocuklarına ve kadınlara küçük yaşlardan itibaren vücut hatlarına dikkat etmeleri gerektiği öğretiliyor. Pasta büfesine gittiğinizde, yan komşunuz 'İkinci pastayı yemeyeceğim, yoksa doğrudan kalçalarıma gidecek' der. Eğer onun yanında duruyorsanız, otomatik olarak vicdan azabı çekersiniz, çünkü kendinizi tutmanız kötü bir şeymiş gibi görünür. Eminim çok duyduğunuz bu tür yorumlara ('Bugün günah işleyeceğim ama yarın kurtulacağım', 'Seni izlerken kilo alıyorum') 'diyet konuşması' denir. Diyet konuşmaları, birçok insanın iştahı bozulduğu için toplum içinde zevkle yemek yiyememesine neden olur. Hatta birçoğu yeme bozuklukları geliştirir.

'İyi görünüyorsun, kilo mu verdin?' gibi sözler de düşük vücut ağırlığına olumlu, yüksek vücut ağırlığına ise olumsuz bakıldığını ifade eder. Bununla birlikte, ani kilo kaybı genellikle insanların psikolojik veya sağlık açısından iyi durumda olmadıklarının bir işaretidir.  İltifat etmek harikadır, ancak bunu kilo ile değil, kişide harika bulduğumuz diğer şeyler ve özelliklerle ilişkilendirmeye çalışmalıyız.

Frankfurt'ta bedene dayalı ayrımcılığa savaş açmış bir grup var: https://fetterwiderstand.jimdo.com/fetter-widerstand/

Magda Albrecht, 'yaşam boyunca nasıl yuvarlak ve mutlu olunacağı' hakkında harika bir kitap yazmış bir yazardır: https:
//magda-albrecht.de/